Emevi Devleti’ne karşı çıkardığı isyanda başarılı olan Ebu’l Abbas Abdullah Emevi Devletini yıkarak Irak – Haşimiye başkent olmak üzere Abbasi Devleti‘ni kurdu.
Ebu Cafer Mansur daha sonra başkenti Bağdat’a taşıdı.
Mansur Döneminde Eski Yunan ve Hellenistik eserleri Arapça’ya çevrilerek medreselerde okutuldu. Bağdat bilim ve kültür merkezi haline getirilerek İslam Rönesansı yaşandı.
Abbasilerin en parlak dönemi Harun Reşit zamanıdır. Bu dönemde Franklarla ittifak yapılarak Endülüs Emevileri ile savaşıldı, Bizans’a akınlar düzenlenerek Bizans vergiye bağlandı.
751 Talas Savaşı sırasında Türklerden önemli bir destek gören Abbasiler Dönemi’nde Türk-Arap dostluğu başladı. Hatta Türkler ilk defa bu dönemde Abbasi Devleti’nin ordularında ve devlet kadrolarında vazifeler almaya başladı.
Abbasiler savaş sanatını iyi bilen Türklerin bu özelliklerini kaybetmemeleri için Samarra ordugâh şehirlerini kurdular. Ayrıca Harun Reşid Dönemi’nde Bizans sınırlarındaki Avasım şehirlerine Türkleri yerleştirdiler.
IX. yy.’dan Abbasi halifeleri güçlerini kaybettiler, bir süre sonra eyaletlere gönderilen komutanlar (valiler) “Tevaif’i Mülük” denilen küçük eyaletleri bölünüp parçalandılar.
Bu Tevaif-i Mülükler’in en önemlileri Tolunoğulları, Akşitler, Fatimiler, Samanoğulları, Büveyhoğulları‘dır.
Abbasiler otoriteyi tamamen kaybetmeleri üzerine önce Gazne, sonra da Büyük Selçuklu devletlerinin en sonunda Musul Atabeyliği’nin koruyuculuğuna girdiler.
1258′de Abbasiler,Moğolların Bağdat’a girmesi ile siyasi olarak yıkıldı.
Moğol katliamından kaçmayı başaran Abbasi halifesi Muntasır kutsal emanetlerle beraber Mısır Memlüklü Devleti’ne sığındı, böylece Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferine kadar halifeler, Memlüklü Devleti’nde dini lider olarak görev aldılar.
Yavuz’un 1517Ridaniye Seferi‘yle son Abbasi halifesi lll. Mütevekkil’i ve Kutsal Emanetleri İstanbul’a getirildi, böylece halifelik bu tarihten itibaren (1924’e kadar) Osmanlılara geçti.