NEDEN : Yesevilik tarikatına bağlı Baba İlyas’ın ve sonrasında Baba İshak’ın, büyük bir Türkmen zümresini etrafında toplayarak, II. Gıyaseddin Keyhüsrev’in dine aykırı hareket ettiğini bahane ederek onun aleyhinde propagandaya başlaması
SONUÇ : Bâbailer Ayaklanması sonucu, devlet yönetimi zayıflamış ve bu zafiyet Moğollara, Anadolu’nun istilası yolunda umut vermiştir.
Not: Selçuknâme’de, I. Alâeddin Keykubad’ın Şehzade Gıyaseddin Keyhüsrev ve Vezir Sadettin Köpek tarafından, zehirlenerek öldürüldüğü yönünde bilgi verilmektedir. (1237) Halk arasında Uluğ Keykubad adıyla anılmıştır.
Dönemin Selçuk hükümdarı II. Gıyaseddin Keyhüsrev’ dir. Savaş İlhanlı Devleti ile Türkiye Selçuklu Devleti arasında olmuştur.
NEDENİ :Selçukluların Babailer
Ayaklanması’nda zayıf duruma düştüğünü gören Moğolların, harekete geçerek
Anadolu’ya girmesi ve Erzurum’un yağmalanarak ve halkın büyük kısmının kılıçtan
geçirilmesi
Sonuçları
Moğolların Sivas üzerine yürümesi ile karşı harekete geçen II. Gıyâseddin Keyhüsrev, Erzincan ile Sivas arasında bulunan Kösedağ mevkinde 1243’te yapılan bu savaşta ağır bir mağlubiyet almıştır.
Selçuklular yıkılış sürecine girmiştir.
Devlet hazinesi ve ordunun bütün techizatı Moğolların eline geçmiştir.
Moğolların Komutanı Baycu Noyan, Sivas’ı yağmalamıştır
Moğollar, Türkiye Selçuklularını vergiye bağlamıştır.
Kösedağ Savaşı sonrası
IV. Kılıç Arslan ile Vezir Süleyman Müineddin Pervane arasındaki çekişmelerde de Moğollar, Pervane’yi desteklemiş ve IV. Kılıç Arslan, 1266’da Pervane tarafından öldürülmüştür.
Üç yaşında tahta geçirilen III. Gıyâseddin Keyhüsrev zamanında hâkimiyet tamamen Pervane’de olmuştur.
Pervane, Moğollar ile Memlûkluları birbirine düşürerek Anadolu’yu Moğol baskısından kurtarmak istemiştir.
Memlük Sultanı Baybars ise bu oyuna gelmemiş ve Anadolu’dan ayrılmıştır.
Moğol hükümdarı Abaka Han Pervane’yi idam ettirmiş ve Anadoludaki Moğol baskısını artırmıştır.
Anadolu’daki Moğol Dönemi; Kösedağ yenilgisi ile başlamış ve Osmanlı Beyliği’nin kuruluşu sonrasına, yaklaşık 1340’lara kadar sürmüştür.
Not: Memlük Devleti 1260 ta Ayn-ı Calut ve 1277’de Elbistan Savaşlarında Moğolları yenilgiye uğratmıştır. Memlükler, Moğollara karşı başarılı olan tek devlettir.
İkinci Beylikler Dönemi
Kösedağ Savaşı sonrasında da İkinci Beylikler Dönemi yaşanmaya başlanmıştır.
Moğol İstilası sonrasında Türkmenlerin Anadolu’ya göçleri daha da yoğunlaşmıştır.
Yarı göçebe bir hayat süren bu grupları, iç düzenlerinde sorun çıkarma ihtimali sebebiyle Selçuklular sınır boylarına göndermiştir.
Boy yapısı içerisinde nüfuzlarını korumak için yerleşik hayata geçmek istemeyen Türkmenler, batıdaki uçlara doğru yönlendirilmiştir.
Türkiye Selçuklu Devleti’nin yıkılma sürecine girmesiyle birlikte, Türkmen beyleri, Selçuklu otoritesinin kaybolduğu bölgelerde merkezî otoritesi zayıflayan Bizans’ın da durumundan faydalanarak müstakil ya da yarı müstakil hâlde devletçikler şeklinde teşkilatlanmıştır.
Anadolu’da Karamanoğulları, Candaroğulları, Germiyanoğulları, Canikoğulları, Hamitoğulları, Aydınoğulları, Menteşeoğulları, Saruhanoğulları, Eşrefoğulları, TekeBeyliği, Karesioğulları, Eratnalılar, Dulkadiroğulları, Ramazanoğulları, KadıBurhaneddinDevleti gibi irili ufaklı birçok siyasi teşekküller kurulmuştur.
Moğol İlhanlı Devleti’nde Ebû Said Bahadır Han’ın 1335’te varis bırakmadan ölümü sonrasında ise Anadolu üzerindeki Moğol baskısı ve tehdidi tamamen kalkmıştır.
Bu dönem XIII. Yüzyılın ikinci yarısında Karamanoğullarının faaliyetleri ile başlamış ve XVII. yüzyılın başlarına yani Ramazanoğulları topraklarının Osmanlı Devleti’ne dâhil edilmesine kadar devam etmiştir.
Moğollar Sonrası Anadolu’da Mutasavvıflar
Anadolu coğrafyasında tarikatlar halk üzerinde büyük etkiye sahip olmuştur.
Anadolu’da sosyal huzurun sağlanmasında Mevlevîlik çok önemli bir yer tutmuştur.
Mevleviliği, XIII. yüzyıl sonlarında Konya’da Mevlânâ’dan sonra, oğlu Sultan Veled teşkilatlandırmıştır.
Mevlevilik, kurulan mevlevihanelerle Bağdat’tan Rumeli’ye kadar geniş bir alana etki etmiştir.
Horasan’ın Nişabur şehrinde doğup yetişen ve daha sonra Anadolu’ya gelen Hacı Bektâş-ı Velî, Anadolu’da Suluca Karahöyük’e yerleşmiştir. XIII. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Ankara, Kırşehir, Konya, Kayseri gibi Anadolu’nun kültür merkezleri, aynı zamanda Bektâşiliğin de ilk merkezleri olmuştur.
Millî ve İslami değerleri birlikte yansıtan şiirleriyle Yunus Emre, XIII. yüzyılın karışıklıklar içerisindeki Anadolu insanında hayranlık uyandırmış ve sosyal huzurun sağlanmasına hizmet etmiştir.
Yunus Emre ile birlikte Anadolu’da Türkçe, Türk edebiyatı ve tasavvufi Türk şiiri daha XIV. yüzyılda zirveye ulaşmıştır